|
21.08.2003 Sebahattin Kaçar - netyorum.com / Sayı: 142
GÜL'Ü DÜŞÜNMEK
Heeyyy!!....
Ne yapıyorsun sen? Saçmalama, olmaz öyle şey. Sen böyle şeyler düşünmemelisin.
Sen akıllı bir insansın. Yapma, ne olur, yapma ….. derken kendini bırakıverdi
korkuluklardan aşağıya. Evet, bıraktı. Bıraktı yaaaa olamaz... Yapamaz…
Gibi acı kelimelerle dolu cümleleri televizyonlarda çok izledik ve izliyoruz.
Bir yaşamı sona erdirecek bir noktaya, insan nasıl oluyor da gelebiliyor? Nasıl
bir insan ardında gözü yaşlı birilerini bırakabiliyor. Nasıl oluyor da, küçük
kalplerde saklı büyük umutları birkaç saniyede yok edebiliyor? Son çare… Son
çare mi acaba…
Dünyanın en büyük düşünürlerinden Mevlana;
Sen düşünceden ibaretsin,
Geriye et ve kemiksin.
Gül düşünür, gülistan olursun,
Diken düşünür, dikenlik olursun.
Dizelerinde, insanın pozitif düşünmesinin ne kadar önemli olduğunu ifade
etmiştir. İyi şeyleri görmenin, iyi şeyleri düşünmenin, güzel şeylerin peşinde
koşmanın, insana yakışan büyük bir erdem olduğunu ne güzel ifade etmiş. Kendi
çirkinliklerini kabullenebilmek ve bunları düzeltmek için çaba sarf etmek.
Etrafındaki çirkinlikleri görünce onları güzelleştirebilmek için mücadele etmek.
Acılar karşısında yılmadan mücadele etmek. Her şeyin mutlaka bir gün iyi
olacağını, her geçen zor anın bir öncekinden daha iyi olduğunu görmek.
Mutluluğun çok uzaklarda değil, içimizde, yüreğimizde saklı olduğunu bilmek. Onu
aramak yerine, sahip çıkmak. Daha çok şeye sahip olmanın, insanı mutlu edeceğini
düşünmek yerine, sahip olduğu değerlerin, mutluluğunun temellerini
oluşturduğunun farkına varabilmek, ve o değerlere sıkıca sarılmak.
Yaşamda, insanı o kötü olaylarla karşılaştıran “kahpe felek”, iyi olaylarla
karşılaştıran “iyi şans”, insanın o anki değerlendirmeleri sonucu ortaya çıkan
iki kavram. Zaman, ileride bu kavramları yanlış değerlendirdiğimizi çok defa
göstermiştir. O anda yaşanan acılar var ise bunun sebebi kahpe felek, birilerine
gıpta ile bakıp ta söylenen bir kelime şanslı adam. Hayatın merdivenlerini
tırmandıkça, bir merdivende felekle karşılaşıp, bir merdivende şansı
yakaladıkça, görüyoruz ki; hayat böyle devam ediyor. Yaşanan olayları acılar
içinde izlemek insana bir kat daha acı verir. Bu acılar insanı daha da kötüye
götürür. Bu bir kısır döngüdür. Bu durumdan kurtulmanın doğru yolu ise inanmak,
olayların iyi taraflarını da görebilmek ve içimizde bize sürekli doğru şeyler
yapmakta olduğumuzu söyleyen o sesi dinlemek.
Bizlerin çok zor anlarımızda yanımızda olanlar, gerçek dostlarımızdır. Dostu
bulmak; arkadaşımızı dostluk eleğinden geçirince eleğin üstünde kalanların
miktarıyla olur. Dost eleği, zaman ve olaylardan meydana gelir. İyi günde ve
kötü günde, zamanın ve olayların tahribatına dayanabilen dostluklar gerçek
dostluklardır. Dost, çoğu zaman acıyı ama doğruyu söyler. Bu ise bize kötü
olayların karşısında daha erken karar verip, harekete geçmemizi sağlayacaktır.
Dost erken ve doğru çözümlerin anahtarıdır. Dost, bataklığa batınca, kolumuzdan
tutup, çeken… Dost, ayılmamız için bize tokat atan… Dost, paylaşan… Dost, sonucu
ayrılık olsa dahi doğruyu söyleyendir. Dost, yüreğimizin öbür yarısı gibidir.
Diyeceksiniz; bu adam amma karamsar yaa. Sürekli ölümden, yaşamdan bahsedip
duruyor. Ben dostu olduğumu sandığım bir dostuma, söylemem gerekenleri
söylemedim. Ve o çok genç yaşta bu dünyadan ayrıldı. Belki bu yüzden değildi.
Ama ben daha çok şey yapabilecekken yapmamıştım. Ardında canından emanetler
bıraktı. Belki bir vicdan azabıyla sarf edilen cümleler bunlar. Bir tek gerçek
var, yaşam devam ediyor.
Gülleri düşünün. Göreceksiniz ki, gülistan içimizde.
Sebahattin Kaçar
e-posta: sebkacar@mynet.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|