| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

05.06.2003 Barış Emek Ergin - netyorum.com / Sayı: 136

PARAMPARÇA

Acıyla beslenerek yazmak ,yazdığında sızının dineceğini sanmak ,paylaşarak ummak, tepkilerle mutlu olmak. 60'a yaklaşan yazılarımın özeti, amacı bu giriş cümlesi.

Bir zorunluluk ve gerek olmadan yazarak aktarmak zor zenaat.

Umutsuzca gözlerini uzaklara yatırıp cevap beklemek ve belki okuyamamıştır, belki yine karamsar bulmuştur, belki beğenmiş ama iki sayfaya iki satırla yanıt verememiştiri sorgulamak ağırdır.

Ve ben yine ülkeme 4000 km uzakta tüm hasretimle, tüm yüreğimle apaçık, çırılçıplak karşınızdayım. Yanıtsızlığa hazırım aslında ama asla yalnızlığa değil.

Denize attığımız taştır yazmak, yokolacaktır. Tüm akıllı canlılar gibi.

Havaya fırlattığımız bir kurşundur, düşecektir. Bütün kuvvetine rağmen.

Bir beyaz kırçiçeğidir, solacaktır. Tüm sade güzelliğine inat.

Akıl, Kuvvet ve Güzellik üçlemesi bir coşkulu umuttur tadı damağımda kalan. Ulaşıldıkça ulaşılmaz olan.

Mesaj kaygısı taşımadan, yavanlıktan korkmadan sade ve sadece yazmak istiyorum sizlere.

Kabil'in çıplak ayaklı dünya güzeli sarışın çocuklarını, burkalarının altında dilenen veya süzen gizli kadınlarını, sarıklı yelekli bir karış sakallı ve kırış kırış yüzleriyle erkeklerini anlatamam. Asla yetmez kalemim buralıların leş gibi tozlu, pisli havada kirlenmiş, nasırlanmış ve sizleri sevdiğim kadar sevilmeye layık yüreklerini dillendirmeye. 45 yıllık ortalama ömürlerine sığdırdıkları acıları anlatmak için susmak gerek belki, ağlamakta biraz.

Ancak halimizden hoşnut olmalıyız, bu ortaçağ karanlığını aydınlatan Mustafa Kemal'i anlamalıyız. Onun ve arkadaşlarının destanını en iyi anlatan Nazım'ın dizeleri gibidir insanları;

"Onlar ki toprakta karınca
Suda balık kadar çokturlar
Korkak, Cesur,Hakim ve çocukturlar
Ve kahreden ki yaratan onlardır
Hikayemizde yalnız onların maceraları vardır."

Türkiye Cumhuriyetini ilk tanıyan Afganistan devletini, bizi bizden çok seven savaşçı ve esir olup köle olmamış halkı, görüp de susmak da bize yakışmaz. Bölgede yaşayan, ustasından büyükelçisine sayıları 2000'e yaklaşan bir milletin mensubu olmaktan da alabildiğine gururluyum. O ustayla Niğdenin dağ köylerindeki karınca ve arıları konuşmaktan mutluyum, o hayvansever büyükelçiyle sokak köpeklerinin halini konuşmaktan da. Biliyorum ki hayvan seven insan sever çünkü. Ulu Yaradana saygılıyız yarattıklarından ötürü.

Fazla uzatmamalıyım yazıyı, yok öyle baskıya falan yetişeceği yok. Sadece kısa yazılar daha okunur ve makbul olduğundan. Bir de 30 Mayıs günü 68'den beri aldığım yolu yarıladığımdan,

"bugün benim doğumgünüm
hem sarhoşum hem yastayım
bir bar taburesi üzerinde
babamın öldüğü yaştayım"

Babam sağ ama kelimeler yetersiz bugün, ölen sınıf arkadaşlarımdan Müge Kutsal, Kaan Kahraman'ın hatıraları aklımda dolanır. Sanki onlar gittiğinden beri ben uzatmaları oynamaktayız gibi saklı utanırım.

Her ikisi de 50'lerinde yaşama veda eden; Bahadır'ın modern çağ ermişi anası, Yakup'un bana ondan yakın babası, Mustafa Örgücü, Dedelerim, Fatma halam, Öznur teyzem, Üzeyir Garih,Uğur Mumcu tüm zamansız giden kardeşlerim gelir aklıma.

Derman olmaz, Teoman'ın beni Yaşar gibi, Candan Erçetin gibi çeken müziği de,

Çare değildir votkanın bir korkulu rüya gibi geçici ve azap verici çekiciliği de,

Teselli olmuyor düşünmem pembe çiçeğimin düşen ilk dişiyle aldığı resim ödülü de,

Beşiktaşımın şampiyonluğuyla bile rahatlayamıyor içimin sızısı.

Doğumgününde insan anasının dizinde, sevdiğinin koynunda, kardeşinin yanında, kızının başında, dostlarıyla olmalı.

Yaş otuzbeş deyip 50'sinde ölen Cahit Sıtkı'nın dizeleri gibiyim aslında, parçalı bulutlu

"allaha şükür halim vaktim yerinde
elimi uzatsam kahve fincanı dudaklarımda
annemden mektup aldım
memlekette gibiyim"

Paramparça yaşamların arasından, bir dönümün ortasından ve en kalabalık yalnızlıklardan sevgiler her birinize.

Barış Emek Ergin - Kabil - 30.5.1968/2003
e-posta: beergin@ttnet.net.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
136. Sayı önceki yazı 136. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye