| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

20.02.2003 Nilüfer Gürelli - netyorum.com / Sayı: 122

DENEMELER - 1

Kalemi defteri elime alıp yazmayı özlemişim.

Değişen ne çok şey var. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.

Yazılarımızı defterlere yazmıyoruz artık. Kalemlerimizi kalemtraşla açmıyoruz, yanlışlarımızı silgi ile silmiyoruz.

Aslında bunları yapmamızı engelleyen de yok. Hepsi orada duruyor.

Belki önce beyaz sayfalara yazıp, sonra temize çekmek zor geliyor.

Tembel olduk biraz sanırım. Tembellik bir hak elbet, atlanmaması gereken bir hak hem de abartmadan tabii.

Eskiye özlem duymak. Eskiye özlem duymak ama, eskiye takılıp kalmadan eskiyi yad etmek. Bulunabilir eskilerle zamanda yolculuk yapmak.

Sahi zaman deyince, birden eskiden vaktin daha yavaş geçtiğini düşündüm. Aslında zaman hala aynı zaman. Bir gün 24 saat, bir saat 60 dakika, bir dakika 60 saniye. Bunlar değişmedi, değişmeyecek.

Ta ki birileri, "Ey gafiller; şimdiye kadar yanlış yaşadınız, zaman sizin uydurmanızdı, zaman diye bir şey yoktu ki"; diyene kadar.

Zaten eskiden de zaman yavaş geçmiyordu. Sadece eskiden, Yaradan'ın bizlere en büyük armağanı olan hayattan daha fazla lezzet alıyorduk. Çevremizle, kendimizle daha fazla ilgiliydik. Kısacası bize verilen büyük armağana daha çok saygı duyuyorduk.

Şimdilerimizde yaptığımız gibi teknolojiyi bahane etmeyip, daha çok konuşuyorduk, okuyorduk, yazıyorduk. Gelecekten umutla söz ediyorduk. Halbuki şimdilerimizde daha çok çalışıyoruz çok daha az iletişim kuruyoruz, dostlarımızla, ailemizle, sevdiklerimizle çok daha az konuşuyoruz.

Neredeyse hiç okumuyoruz. İlle kitap okumak değil kastettiğim. Bilgi çağındayız artık, bilgi toplumu olmaya çalışıyoruz. Ve dünya elimizin altında, sınırların olmadığı bir dünya hem de. Buna rağmen duvarlar var etrafımızda. Kendimizin ördüğü, kendimizin bile aşamadığı duvarlar. Varoluşumuzun nedenini unuttuk ve o duvarların arkasına hapsettik kendimizi.

Hadi artık, kafanızı kaldırıp duvarların arkasına bakmakla başlayın hayata. Gördükleriniz, o duvarları yıkmaya yardımcı olacaktır emin olun. Göreceksiniz ki unuttuğunuz çok şey var.

Hayatı unuttuk, gülmeyi, sevmeyi, aşkı unuttuk.

Size verilen hediye orada öylece duruyor. Açılmayı bekliyor.

Hediyenizin bağlarını çözüp, kutunun kapağını kaldırın.

Çok şaşıracaksınız, çok...

Nilüfer Gürelli
e-posta: ngurelli@kobiline.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
122. Sayı önceki yazı 122. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı  
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye