|
16.01.2003 Tülay Çellek - netyorum.com / Sayı: 118
YABANCI DİL -İNGİLİZCE- ÖĞRETİMİNDE
SANAT EĞİTİMİNİN YERİ
Yabancı dillerin öğretimini evetliyorum, ancak boyutu, niteliği hatta çeşidi
tartışılmalıdır diyorum.
Ülkemizde olan güzel şeylerden biri de Anadolu Güzel Sanatlar Liseleridir.
Oradan iyi ama eksik bir örnek vereceğim: Bu liseye gelen öğrenci, yabancı dilde
bir yıl (İngilizce) hazırlık okur, dünya literatürünü takip etmesi amaçlanmıştır
bununla.
Burada ikiye ayrılacağım: Biri okutulan bu programın daha yararlı hale, işler
hale getirilmesidir içerik açısından. Diğeri ise Hazırlık yılında, alana yönelik
bir programın eklenmesi bağlamındadır.
İngilizce öğretiminde, eğitimsel alanlarla hiç ilişki kurulmaz. Temel İngilizce
veriliyor, burada bir gerekçedir. Ama kendisini saygıyla anacağım değerli
eğitimcimiz Hasan Bey İAGS Lisesinde çevirileri, özellikle sanatla ilgili
metinlerden yapardı. Kendisini yürekten desteklerdim. Çünkü bu yolla öğrencinin
alanı ile ilgi kurmayı sağlardı. Nitekim doğru olan da budur. Sanırım İngilizce
öğretimi, aşağı yukarı, dilbilgisini öğretmek yöntemiyle sınırlı olduğu için,
çok da başarılı olamıyor okullarda. (Parçadan bütüne değil, belki bütünden
parçaya gitmek daha mı yararlı olabilir tartışmak gerekir.) Çeviri yaparken geri
gitmelerle bir çok şey daha kalıcı olabilir düşüncesindeyim. Tabii bireysel
ayrıcalıklar göz önüne alınarak da yapılması tamamlayıcı olur. Ama burada da
eğitim, kitle eğitimi çerçevesinde gerçekleştirildiğinden pekte amaca hitap
etmiyor, ne yazık ki! Yani Bilim ve Sanat eğitimi alan öğrencilere kendi
alanlarının literatürü ile yaklaşmamak gibi. Bir gün Üniversitede Yabancı Dil (
İng. ) alanında öğretim elemanı bir arkadaş ki uluslararası bir kurumda da
görevli elinde bir sanatçının kitabı ve bir öğrenciyle geldiler. Arkadaş,
"çeviri yapıyorum ama tam yerine oturmuyor ve tam da anlamıyoruz doğrusu" dedi.
Birlikte çevirdik, benim sanat alanındaki literatür bilgimle... Her ikisi de
"şimdi anladık, her şey yerine oturdu" dediler ve rahat bir şekilde yanımdan
ayrıldılar. Aynı şekilde birkaç yıl önce, İngiltere'de yüksek lisans yapmış bir
İngilizce öğretmeni arkadaşımdan fotoğrafla ilgili bir metini çevirmesini rica
etmiştim. Verdiği yanıt: "o alanın literatürünü bilemiyorum, çeviremem" olmuştu.
Yaşantıdaki bu örnekler, eğitime de örnek olmalı. Değişim bu bağlamda yapılmalı.
Aslında benim üzerinde durmak istediğim esas konu, bir yıl okunan Hazırlıkta
daha sonra okunacak alanın dersleriyle ilişki kurulmasına dairdir. Ama konu
öylesine önemli ve geniş kapsamlı ki tek boyuttan bakılmaması gerekiyor.
Öğrencilere Hazırlıkta okurken, 4 saat Temel Sanat Eğitimi veriliyordu bu
liselerde. Müzik Bölümü Müziğin, Resim Bölümü Resmin Temel Sanat Eğitimini
alıyordu. Uygulamada gördük ki bu dört saat az geliyor. 8 saate çıkardık ama
Milli Eğitim Bakanlığına da 10-12 saat önerdik. Bu yöntem devamlılık açısından
doğrudur. Şimdi aynı şeyler Güzel Sanatlar Eğitimi veren ve hazırlık okunan
Fakültelerde yaşanıyor.
Düşününüz öğrenci 4 sene Güzel Sanatlar Liselerinde kesintisiz piyano çalmış
Fakülteye geliyor ve bir yıl ara veriyor. Bu, Sanat Eğitimine bir darbedir
bence. Alanıyla ilişkiyi kesmektir adeta. Bir yıl sonra eli durmuş, yetisi
yavaşlatılmış bir öğrenci ile karşı karşıya kalacağız demektir. Tabii bu, salt
Müzik alanıyla değil diğer alanların da sorunudur. Önerim: Üniversitelerin
ilgili Fakültelerine Hazırlık programı içine Temel Tasarım dersinin
yerleştirilmesidir.
Tabii bir de olayın başarı tarafı var. Çok yetenekli, gelecek vadeden çocukları
da yabancı dildeki başarısızlıkları nedeniyle kaybediyor olmamız. Kültürlü,
bakış açısı geniş bireyler yetiştirmek amacımız, ama uygulanan halihazır
programlarla bu gerçekleştirilebiliyor mu, ona da bakmak gerekir. Yönetmelik
gereği başarısızsa ara vermek zorunluluğu doğuyor. Öğretmenlik yaşamımda gördüm
ki ara verenler daha gerilemiş olarak dönüyorlar okula genelde.
Beni düşündüren ikinci husus ise yabancı dilde teke düşüşümüz. İngilizce dünya
diline doğru gidiyor olabilir. Bunun kolaylığı kadar getireceği özgürlük
kısıtlaması ya da yerel zenginliğin yok olması hesabına da bakmak gerekir.
Çeşitlilik zenginliktir.
Öğr. Gör. Tülay Çellek
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi (SANTAS)
e-posta:
tcellek@yildiz.edu.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|