| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Sanat 22.05.2003 - netyorum.com / Sayı: 134

SAYAT UŞAKLIGİL - KİŞİSEL SERGİ


İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi

6 - 27 Haziran 2003

Haziran ayında İstiklâl Caddesi’nin insan kalabalığı içinden sıyrılarak İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi’ni ziyaret ederseniz, vahşi hayvanların ve el değmemiş tabiatın ortasında bulacaksınız kendinizi. Sayat Uşaklıgil’in coşkulu bir boya kullanımı ve ince bir doku işçiliğiyle yarattığı egzotik esinti, sadece pentür sevdalılarını değil, tabiat aşıklarını da baştan çıkaracak cinsten...

Uşaklıgil’in boya katmanları arasına sakladığı yabanıl çığlıklar, pervasız fırça darbeleriyle yankılanıyor. Bir yandan modelleri kadar vahşi, öte yandan bir Rönesans yapıtı kadar disiplinli ve hesaplı resimler var karşımızda.

‘Ego’ya ait bir resim Haziran sıcaklarına çok da yakışan bu hararetli sergiye damgasını vuruyor: Sanatçı kendisini aslanlarıyla ve kaplanlarıyla birlikte resmetmiş. Uşaklıgil sizi İstiklâl Caddesi’nin gündelik gerçekliğinden çıkıp kükreyen tuvallerin sınırlarından içeri davet ediyor...

Sayat Uşaklıgil sergisi, 6 – 27 Haziran tarihleri arasında açık olacak...

Geniş bilgi için: www.sayatusakligil.com

RESSAMIN ADI

Aslan yatağından belli olur, ressam da atölyesinden.

Sayat Uşaklıgil'in atölyesini ziyaret ettiğinizde göreceğiniz manzara, darmadağın olmuş bir yatağı andırır. Paramparça National Geographic dergileri, sağa sola sıçramış boyalar, hırslı tuşların baskısından uçları ezilmiş fırçalar, terebentin ve verniğin yoğun kokusu, dibinde sigara izmaritleri birikmiş pet kola şişeleri... Boyalarla sevişen tutkulu aşığın zevk gecesinden kalma en belirgin iz ise, tuvalin üzerindedir: Bakışlarını size doğrultmuş, tüylü, dev bir yaratık!

Renkleri ve dokusu öyle gerçekdışı, ifadesi öyle insansıdır ki, masalllardan çıkma, kurmaca bir hayvan zannedersiniz onu. Daha dikkatli baktığınızda, sihre ve hayale dair duyguların modelden değil, boya tekniğinden kaynaklandığını keşfedersiniz. Bildiğimiz aslandır, bildiğimiz kaplandır; gergedandır, leopardır bu...

Uşaklıgil bu hayvanat serisine başladığı sıralarda, ben dahil pek çok insan "neden?" diye soruyordu. Dario Argento filmleri müptelası olup Goya'nın izinde yürüyen bir adamdan seri katilllerin iç dünyasını yansıtan portreler yapmasnı bekleyebilirdik. Ucuz ve entel taleplere cevap vermek adına kökeni belirsiz soyutlamalara da yönelebilirdi tabii. Ama, evinde kedi beslemişliği bile olmayan, gezip tozmak gerektiğinde Avrupa'yı Afrika'ya tercih eden biri, ne diye tuval üzerinde sapkın bir safariye çıksındı ki?

"Neden" sözcüğü ile başlayan soruları kendine has vurdumduymazığıyla savuşturan Uşaklıgil, kendi hayatıyla hiçbir ilişkisi yokmuş gözüken bu serbest vezin kompozisyonlar üzerinde o kadar inat etti ki, nihayetinde tuvalleri iyiden iyiye kükretti; aslan resminden çok "resim aslanı" olan bir vahşi yarattık çıkardı karşımıza. Başka bir gezegenin Afrika'sını, başka bir zoolojinin kedigillerini, daha da önemlisi, başka bir gerçekliğin Sayat Uşaklıgil'ini müjdeliyordu bu resimler.

O başka gerçeklikte, Tarzan misali küçük yaşta cangıla düşmüş, kaplanlar tarafında çiğ etle beslenmiş bir çocuk vardı. Konuşmayı öğrenemediği için, kolonistlerden kalma harabelerde bulduğu palet, boya ve fırçalarla ifade ediyordu kendini. Zamandan bağımsızlığını ilan etmiş, mekan kavramını yutup tüketmiş bir diyardaydı. Caddebostan'daki ikizi akademiyi birincilikle bitirirken, bu orman çocuğu gökyüzünün mavisini kanın kırmızısıyla yoğurmuştu belli ki.

Sonunda anladık ki, ressam kisvesi altında tanıdığımız adam aslına hünerli bir deliydi. "Bir canavar yarattım" dercesine kendi bilinçaltından peydahladığı aslanlar onu yiyip bitirmezse, daha da delirecek.

İyi de olacak, çünkü bu yazıya vesile olan sergi, genç ressamın tuval üzerinde git gide daha renkli sevişmeler yaşayacağının müjdesi niteliğinde. Sergi kapsamında kükreyecek Uşaklıgil yaratıkları, tematik soyutlamaya gidilmeksizin yakalanmış evrenselliğin birer ifadesi niteliğinde: Haber bültenlerinin gerçekliğiyle örtüşmüyor gibi görünen safari, aslında tüm insan davranışlarını açıklayan tek bir kelimeyi unutulmuş mezarından çıkartıyor: İçgüdü..!

Petrol savaşlarında ölen çocuklar veya erotik pozlar vermiş davetkar hatunlar yok bu resimlerde. Fakat aslanların gözünde yansıyan vahşi tabiat öylesine acımasız, öylesine şehvetli ki, hem savaş pilotunun, hem de davete icabet edecek erkeğin içgüdülerini deşifre ediyorlar: Öldürmeyi ve iktirdar kurmayı...

"Neden"li sorular sormaktan vazgeçeli beri, Uşaklıgil'in resimlerine baktığımda hayvanlardan fazlasını görüyorum. Barışı ve medeniyeti redetmekte öylesine inatçı ki bu kompozisyonlar, insandan başka hiçbir varlığa dair olamazlar.

Fırçasıyla hizaya soktuğu vahşetten bir Dövüş Kulübü yaratmakla kalmadı, nihayet kendisini de Tyler Durden ilan ederek kompozisyonun içine, kendini hiyerarşinin tepesinde konumlandırarak sızdı Sayat Uşaklıgil: Serginin en dikkat çekici parçası olacağı şüphe götürmeyen eserinde, varolmayan cangılın savaş tanrısı kimliğini sonuna kadar kökleyerek vahşi çetesiyle birlikte poz vermekte.

İşte bu resmi gördüğümde, artık anlamı kalmamış "neden"li sorularımden birinin cevabını buldum. Hem de kendi hafızamın derinlerinde, Uşaklıgil'le tanıştığım yılın tozlu dosyaları arasında. İsminin hangi dilde olduğunu sorduğumda, "Farsça" demişti önce, sonra da, önemsiz bir detaymış gibi eklemişti: "Avcı anlamına geliyor..."

Murat Mıhçıoğlu, İstanbul, Nisan 2003
 


Yorum Ekle Yorumları Listele
134. Sayı önceki yazı 134. Sayı sonraki yazı
Sanat Önceki Yazı Sanat Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye