| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 08.11.2001 - netyorum.com / Sayı: 91


"Merak Etme"

Hanımlar çocukları okula götürme işini sıraya bindirmişler. Bir gün biri, ertesi gün diğeri çocukları okula bırakıyormuş. Sıra kendisine geldiğinde birisinin canı evden çıkmak istememiş. Arkadaşını arayıp, kocasının arabayı aldığını, bugün sıranın kendisinde olmasına rağmen çocukları okula bırakamayacağını söylemiş. Arkadaşı da çocukları okula götürmeyi kabul etmiş.

Beklerlerken, kocası eve uğramış. O esnada arkadaşı da eve yaklaşmaya başlamış. Arkadaşının arabasını görünce kocasına arabayı arkaya bırakmasını ve hemen eve girmesini söylemiş. Ardından da oğluna babasının nerede olduğunu bilmediğini söylemesini tembih etmiş.

Ancak kocasının bir arkadaşı da o esnada geldiği için iki adam evin kapısının önünde sohbete dalmışlar. Kadın arkadaşının bunu fark etmeyeceğini ummuş.

Akşamüstü oğlan okuldan döndüğünde sormuş;

- Nasıl gitti? Babanla ilgili bir şey sordu mu?

- Merak etme anne. Evin önünde duran iki adamdan hangisinin babam olduğunu sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. 


"Yakaladım"

Adam, balık avlamaya çıkmış ancak çok kötü bir gün geçirmiş. Bir tane dahi balık yakalayamamış. Akşam eve dönerken yolunun üstündeki balıkçıya uğramış ve seslenmiş;

- Bana oradan en irilerinden dört tane balık atar mısın?

- Olur. Torbaya koyup vereyim. Niçin atmamı istiyorsunuz ki?

- Eve gittiğimde karımı bu balıkları yakaladığımı söyleyeceğim.


"Saf Dışı"

Yeni bakan maiyetinde görev yapan yaşlı birisi ile konuşuyormuş.

"Sayın Bakanım, ben doksan yaşındayım ve bir tane bile düşmanım yok" demiş, birim müdürü.

"Ne kadar güzel" diyerek teyit etmiş, bakan.

Müdür devam etmiş; "Bütün düşmanlarımdan daha uzun yaşadım"


"Unutunca"

Çok büyük bir aktör yaşlanınca konuşacağı sözleri unutmaya ya da atlayarak okumaya başlamış. Bu yüzden iş bulamıyormuş. Geçmişteki başarılarını anımsayan bir yönetmen, sahneye koyacağı yeni bir eserde rol vermek istemiş. Buluşup, konuşmuşlar.

Yönetmen; "Üstadım, biz sizden çok şey öğrendik. Rolünüz çok kolay. Bir hafta çalışırsanız çok iyi olacağından eminim. Oyun başlarken, açılışta, sahnenin ortasına doğru yürüyecek, şu gonca gülü iki parmağınızla tutarak, burnunuza yaklaştırıp, koklayacak ve 'Oh, sevgilimin güzel kokusu' diyeceksiniz" demiş.

Aktörün çok hoşuna gitmiş, yıllar sonra hatırlanmak. Bir hafta tüm gücü ile çalışmış, ezberlemiş.

Oyunun ilk günü perde açılmış, aktörümüz sahnenin ortasına doğru yürümüş ve büyük bir tutku ile

"Oh, sevgilimin güzel kokusu" demiş.

Tüm tiyatro alkışlamaya ve gülmeye başlamış.

Yönetmen çılgına dönmüş. Aktör perde arkasına geldiğinde;

- Ne yaptınız üstad, oyunu mahvettiniz.

- Niye? Yanlış bir şey mi söyledim?

- Daha da kötü. Gül'ü elinize almayı unuttunuz.


"Felsefi Yaklaşım"

Genç ve utangaç bir adam hanımlarla tanışma konusunda başarısız olduğuna inanıyormuş. Kendisinden yaşça dahabüyük bir ahbabına danışmaya karar vermiş. Buluşmuşlar ve hanımlarla nasıl başarılı olacağını sormuş. Arkadaşı;

- Çok kolay. Sohbeti başlatıp sürekli canlı tutacaksın. Örneğin ben üç değişik konudan birisi ile konuşmaya başlarım: Aile, yiyecek ya da felsefe. Herhangi bir kız bu konularda konuşmaya bayılır. Eh, sohbet bir başladı mı da gerisi gelir.

Ertesi gün bizim genç adamın bir genç kızla randevusu varmış. Buluşmuşlar ve bir kafede oturmuşlar. İlk beş dakika masada sessizlik hakimmiş. İkisi de konuşmaya başlamamış. Genç adam arkadaşının söylediklerini düşünmüş ve konuşmaya başlamak istemiş. Boğazını temizleyerek,

- Erkek kardeşiniz var mı?

- Hayır.

Bu pek işe yaramamış gibi gelmiş genç adama. Sohbete devam edebilecek yer kalmamış. Düşünmüş, şansını yiyecek konusunda denemeye karar vermiş ve cesaretini toplayarak, devam etmiş,

- Çin yemeği seviyorsunuzdur, herhalde?

Kız kısaca yanıtlamış;

- Hayır, sevmem.

Genç büyük bir umutsuzluk içinde, ne yapacağını düşünmeye başlamış. Son çare felsefi bir konu açmak olarak aklına gelmiş. Kıza dönmüş;

- Eğer, erkek kardeşiniz olsa çin yemeği sever miydi?


Yorum Ekle Yorumları Listele
91. Sayı önceki yazı 91. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye