| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


BİR AYRILIĞIN ANATOMİSİ


 

"İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır", der Dostoyevski...

Veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.

Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.

Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.

"Ölene kadar" diye söz verilmiştir, ama "ölüm yolunda" başka tercihler belirmiştir.

Kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı "aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin sesini dinle" diye cekiştirir eteğinden.

Hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.

"Ama"yla biter alelade iltifat cümleleri: "Sen iyi bir insansın, ama arkadaşlarin kötü", "Seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim", "Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs..vs..

Sonra gelsin uykusuz geceler... bir türlü karar verememeler... Ruhen gidip gelmeler... "Hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah ertelemeler...

Birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar..

"Aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini kandırmalar.

Sonrası hep aynı:

Bekleyenin "Hani sonbaharda buluşacaktık. Hazan geldi geçti, sen gelmez oldun" sızlanmaları...

Bekleyenin "Geliyorum az kaldı" oyalamaları...

Bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar... Terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar... Veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri
hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler...

Üzgün görünmeler... bağış dilenmeler... "...ama kaçınılmazdı" demeler...

"Sözünden caydın" yakınmalarını "Sen de eski sen değilsin. Degişmişsin" diye göğüslemeler...

...asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler...

Ve son sahne:

Terk edenin o mahçup "Gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk edilenin kırık çalımı:

"uğurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum".

İhanetler hep böyledir: İlki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir.

Ondan sonra dur durak yoktur: Güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan bir dervişe döner.

Artık acılara hapsolmuştur: Buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin "ah"ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır. 

Can Dündar

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
144. Sayı önceki yazı 144. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye