SON VEDA
"Evlat eve gidiyorum,
Danimarka’ya, sadece seni sevdiğimi söylemek istedim” demişti babam
açtığı son telefonda. Beni yarım saat içinde yedi kez aramış.
Onu tam anlamıyla dinleyemiyordum. Sözlerini duymuştum; fakat mesajı
değil. Ve kesinlikle kelimelerin vermek istediği mesaj bu
değildi.107 yaşına kadar yaşayan büyük amcam gibi babamın da 100
yaşına kadar
yaşayabileceğine inanmıştım. Annemin ölümü üzerine vicdan azabı
hissetmemiştim, anlamamıştım. Onun yoğun yalnızlığı boş bir yuva
gibiydi. Çünkü uzun zaman ışık yayan arkadaşlarının çoğu artık
yoktu. O, erkek
kardeşlerimden ve benden deli gibi torun yapmamızı istedi, böylece
fedakar bir büyük baba olabilecekti.
Gerçekten buna kalkışmak için çok meşguldüm.
4 Temmuz 1982’de kardeşim Brian içini çekerek; ”Babam öldü” dedi.
Küçük kardeşim espirili bir avukattı ve mizahi, pratik bir zekası
vardı. Şaka yapıyor diye düşünmüştüm ve sonunu bekledim, bu şaka
değildi. “Razkeldj’de
doğduğu yatakta öldü” diye devam etti Brian. “Cenazeyle
ilgilenenler, O’nu ve kişisel eşyalarını yarın bize gönderiyorlar.
Bizim cenaze için hazırlık yapmamız gerekiyor” diye devam etti.
Dilim tutulmuştu. Bu şekilde olması gerekmiyordu. Eğer babamın son
günlerinin olduğunu bilseydim, Danimarka’ya onunla birlikte gitmeyi
teklif ederdim. “Hiç
kimse yalnız ölmemeli” düşüncesiyle kurulmuş olan yaşlılar evlerinin
gerekliliğine inanırım. Seni seven biri bu dünyadan diğerine
geçerken senin elini tutmalı ve seni rahatlatmalı.
Onu gerçekten sonsuz bir uyum içinde dinleseydim ve düşünseydim, son
saati sırasında ona teselli verirdim. Babam gidişini en iyi şekilde
ilan etti ve ben onu özlemiştim.
Acı ve keder ve vicdan azabı hissettim. Neden onun için orada
değildim ki? O, her zaman benim için buradaydı.
Ben 9 yaşındayken sabahları fırında 18 saat çalıştıktan sonra eve
gelir ve beni sabah 5’te o güçlü elleriyle sırtımı sıvazlayarak
kaldırırdı ve “Şimdi kalkma zamanı” diye fısıldardı.
Elbisemi giyindiğimde ve gitmek için hazır olduğumda babam gazetemi
katlar birleştirir ve bisikletin sepetine sıkıştırırdı.
Ruhunun cömertliğini hatırladığımda gözlerime yaşlar doluyor.
Bisiklet yarışlarında o beni her Çarşamba gecesi 50 mil mesafedeki
Wisconsin Kenosha’ya götürürdü. Böylece ben yarışabilirdim ve o da
beni izleyebilirdi. Yarışı kazandığımda coşkuyla benimle paylaşmak
ve
kaybettiğimde beni tutmak için ordaydı.
Sonra o, bana Equitable, Mary, Kay, Century 21 gibi kiliseler ve
daha bir sürü diğer kiliselerde konuşmalar yapmak için gittiğimde
hep eşlik etmişti. Her zaman güler, dinler ve kimle oturursa otursun
“Bu benim
oğlum!” diye gururla söylerdi.
Bu gerçekten sonra; kalbim acı içindeydi çünkü babam benim için
oradaydı ve ben onun için orada olamadım.
Sizlere naciz tavsiyem, her zaman sevginizi sevdiklerinizle paylaşın
ve ve fiziksel yaşamdan ruhsal yaşama geçerken kutsal geçiş dönemine
davet edilmeyi arzu edin. Sevdiğin birinin ölüm olayı deneyimi seni
daha büyük ve kapsamlı bir yaratılış olgusu içine alacaktır...
Mark Victor Hansen
Çeviren: Funda Gül Yapan
Not: Bu çalışmayı bize ulaştıran
Sayın Doğugül Kan'a teşekkür ederiz.
|