| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


NERGİS PRENSİBİ
 

Kızım, bir çok kez "Anne, nergisler bitmeden gelip buraları görmelisin" demişti. Ben de gitmeyi çok arzu ediyordum ama Laguna'dan Arrowhead Gölü'ne arabayla iki saatte gidiliyordu.

Üçüncü çağrısında, biraz nazlanarak "Gelecek Salı geliyorum" diye söz verdim. Salı günü sabahı oldukça soğuk ve yağmurluydu. Fakat söz vermiştim ve gittim.

Carolyn'in evinden içeriye girerken torunlarıma sarıldım ve "Carolyn nergisleri boşver. Yol, sis ve bulutlardan görünmüyor ve ben bu havada görmek için dünyada senden ve torunlarımdan daha güzel şeyler düşünemiyorum" dedim.

Kızım sakin bir şekilde gülümsedi ve "Anne, biz hep böyle havada gideriz" dedi.

"Beni, hava düzelmeden tekrar yola çıkarmayı düşünmüyorsun, değil mi? Yoksa geri eve dönerim" diye tehdit ettim.

"Hayır sen sadece arabamı almak için beni garaja götüreceksin" dedi.

"Ne kadar gideceğiz?"

"Sadece birkaç blok, arabayı ben kullanacağım. Bu havada araba kullanmaya alışkınım."

Aradan dakikalar geçmesine rağmen daha garaja gelememiştik. Sormak ihtiyacını hissettim.

"Nereye gidiyoruz? Bu yol garajın yolu değil!"

"Anneciğim garaja uzun yoldan gidiyoruz" diye gülümsedi.

"Nergislerin oradan"

Kızgın bir şekilde; "Carolyn!" dedim, "Lütfen geri dön!"

"Tamam, anne! Söz veriyorum. Ama şimdi göreceğin şeyi eğer görmezsen kendini asla affetmezsin."

Yirmi dakika kadar sonra çakıl bir yola girdik. İler,de küçük bir kilise göründü. Kilisenin biraz ilerisinde el yazısı ile yazılmış bir tabela gözüme ilişti.

"NERGİS BAHÇESİ"

Arabadan indik. Her birimiz bir çocuğun elinden tuttuk ve patikada Carolyn'i takip etmeye başladım. Bir köşeyi döndüğümüzde afalladım. Gözlerimin önünde şimdiye dek gördüğüm en harika şey uzanıyordu. Sanki birisi içi altın dolu bir boya fıçısını eline almış ve dağın tepesinden, eteklerine doğru boca etmişti. Çiçekler harika bir düzen içinde; beyaz, limon sarısı, somon pembesi ve safran renkleriyle kıpır kıpırdılar.
Her renk ayrı bir şekilde ekilmişti ve sanki o renkte bir nehir çağıldayarak akıyor gibiydi. Beş dönüm kadar vardı.

"Fakat bunu kim yaptı?" diye Carolyn'e sordum.

"Sadece tek bir kadın. Kiliseye ait lojmanda yaşıyor. Evi orası" dedi, parmağıyla o harika manzaranın ortasında küçük fakat çok şirin bir evi göstererek. Eve doğru yürümeye başladık. Avlu'da bir levha asılıydı. En üstünde şöyle yazıyordu.

"SORACAĞINIZI BİLDİĞİM SORULARIN YANITLARI"

İlk yanıt:
"50.000 soğan"

İkinci yanıt:
"Her seferinde bir tane. Bir tek kadın tarafından. İki eli, iki ayağı ve çok az beyni olan."

Üçüncü yanıt.
"1958'de başladı."

Evet işte buydu.

Benim için Nergis Prensibi ve o olay yaşamımı değiştiren bir deneyim olmuştu. Hiç tanımadığım bu kadını düşündüm. Aşağı yukarı 45 yıl önce bir tek soğanla başlamış ve dağın tepesinde bu harika güzelliği yaratmıştı.

Yıllar boyu, her seferinde bir soğan dikerek, bu adı bilinmeyen kadın içinde yaşadığı bu dünyayı böylesine değiştirmiş ve bu tarifi mümkün olmayan güzelliği yaratmıştı.

Bu nergis bahçesinden öğrenilecek en önemli prensiplerden biri şuydu. Hedeflerimize ve isteklerimize doğru atacağımız bir tek adım; çok küçük bile olsa, bizi; zaman içinde böylesi güzel sonuçlara ulaştıracaktır. Günlük küçücük uğraşıları bir araya getirdiğimiz zaman sonuç çok büyük ve harika şeyler olacaktır. Ve dünyayı da değiştirebilir.

"Şimdi biraz üzüldüm" diye itiraf ettim kızıma.

"Eğer ben de 45 yıl önce böyle bir şey hedeflemiş olsaydım ve bu kadın gibi her seferinde bir küçük soğanla başlasaydım; şimdi bir düşün... acaba ne büyük bir iş başarmış olacaktım".

Kızım günün mesajını hemen almıştı.

"O halde hemen yarın başla, anne" dedi.

Jaroldeen Asplund Edwards

internet'ten çeviren: Doğugül Kan
e-posta: gul_kan@hotmail.com

 

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
133. Sayı önceki yazı 133. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye