OYUN
Her aşk,
bitişi kabul eden bir yazgıyla başlar. İlişkinin başında mantıklı
bir gözle bakıp olduğu gibi kabullendiğiniz sevgiliniz, gün geçtikçe
farklı anlamlar kazanır gözünüzde. Aslında o farklılaşmaz; ama siz
ona anlamlar yüklemeye başlarsınız. O, her fırsatta sizin
beklediğiniz kişi olmadığını anlatmaya çabalar; ama siz her
defasında daha da fazla anlam yüklersiniz ona. Hatta zamanla öyle
bir yere gelirsiniz ki artık onsuz yaşayamayacağınızı hissedersiniz.
Unutursunuz o anlamların hepsini sizin yüklediğinizi...
O da bu sırada, tam da sizin ondan ayrı yaşayamayacağınıza karar
verdiğiniz sırada, bunalmıştır üzerindeki bu ağır yükten, olmadığı
ve hiçbir zaman olamayacağı biri gibi görülmekten. Adım adım sizden
uzaklaşmaya başlar.
Sizse bu uzaklaşmayı hiçbir zaman anlamayıp onu hayatınızın başrol
oyuncusu yapmaya devam edersiniz..
Sonunda acı son gelir: O, bir daha hiç dönmemek üzere çeker gider
hayatınızdan. İşte o an ona yüklediğiniz tüm anlamlar gerçek
oluverir. Başrole getirdiğiniz oyuncu gidince oyun da bitiverir.
Oysa onu oraya siz getirmişsinizdir. Bunu hiç düşünemezsiniz..
Bir zaman sonra bu acı dindiğinde yeni biri girer hayatınıza. Oyuna
yine en başından başlayır bu sefer onu getirirsiniz başrole... ve o
yine çeker gider... ve oyun yine biter....
Hayatınız boyunca bu oyunu hep başından başlayarak ve hep yarım
kalarak oynarsınız. Eksilen hep siz olursunuz. Ve bu oyun sürer
gider.. Taa ki başrolü kendiniz alana kadar...
Not: Sayın Aslı Taş'a teşekkür
ederiz. |