| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


ÖZLEMİŞİM

Yüreğim pır, pır etti.
Gülümsedim.

Loş bir boşluğun içinden, kirli sarı duvara çivilenmiş, gri asık suratlı
posta kutusuna bakıp hem de.
Soğuk metal kutudan gökkuşağı fışkırıyordu sanki.
Yıllardan sonra minik posta kutumda sarı bir zarf.
Üzerinde pul.

Özlemişim.
El yazısı görmeyi özlemişim mesela.
Adımın, adresimin sevdiğim bir dost tarafından yazılmasını özlemişim.
Çocuk gibi sevindim.
Bir süre açmaya kıyamadım zarfı, öylece bekledim.

Gözlerimi el yazısından almadım, alamadım.
Seyrettim.
"S" biraz yamuktu, "b" desem sanki kelimeden ayrı gibi, bir başına. . .

Belli ki aceleyle yazılmıştı.
Ama her harf bir dokunuştu.
Sarı zarfa dost eli değmişti, dost yüreği gezinmişti üzerinde.

İstanbul'un göğü grilere teslimken, sabah kuşları taze yeşilli yaprakların
arasında kuru dal ararken, gün bulutlu, rüzgarlı ve gitgide sessizken
gelivermişti.

Apartmanın girişindeki asık suratlı gri posta kutusu bana göz kırptı sanki.
Konuştu.
Duydum.

Ne zamandır hep, ince uzun, dikdörtgen zarflar alıyordum. Bankalardan,
taksitli kartların ekstreleri. . . Bir de telefon ve elektrik faturaları.

Mektup almayalı ne çok olmuş. . .
Ne çok özlemişim el yazısıyla yazılmış zarfları.
Her biri aynı "karakter"de yazılmış, puntoları bile değişmeyen zarflar
hayatımı ne zaman işgal ettiler? Ya, el yazılı zarflar nasıl minik ve
çelimsiz adımlarla uzağıma nasıl düştüler?
Ve ben buna nasıl izin verdim.

Başka zaman olsa kendime kızardım. Bu kez öyle olmadı.
Kendimi anlamaya çalıştım.
Affettim.
Zarfı yavaş, yavaş açtım.
Sindire, sindire.
Çizgisiz kağıda yazılmış, kat yerleri özenle ayarlanmış mektubu şaşkınlıkla
okşadım.

Sadece iki satırdı mektup:
"Her gün mailleşmek yetmedi birden. Ekrandan ekrana yaptığımız yazışmalar
yetmedi. Yıllar önceki gibi olsun istedim. Biliyor musun, sana mektup
gönderirken ben aslında kendimi tazeledim. "

Yüreğim pır, pır etti.
Gülümsedim

Not: Sayın Canan Karanlık'a teşekkür ederiz.

 

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
115. Sayı önceki yazı 115. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye