| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

 

SAÇINA ÇİÇEK TAKAN KADIN

Saçına her zaman çiçek takardı. Her zaman. Çiçek çoğunlukla acaip
görünürdü.

Gün ortasında bir çiçek. Hem de iş yerinde. Hem de önemli toplantılarda.

Çalıştığım büyük ve yoğun büronun grafik tasarımcısıydı. Son derece modern
döşenmiş büroya her gün omuz hizasındaki saçında bir çiçekle gelirdi.

İşyerine, uygun kıyafetiyle genellikle uyumlu, parlak renkli çiçeği koyu kahverengi
saçlarının arkasına takardı. Şirketin yılbaşı partisi gibi kimi durumlarda
çiçek kutlamalara renk katar, olaya uygun düşerdi. Ama işyerinde tuhaf
görünüyordu.

Büroda daha "profesyonel" kimi kadınlar, bu duruma açık açık kızıyor,
birinin onu bir kenara çekip iş dünyasında "ciddiye alınmanın kuralları"ndan
haberdar etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. İçinde benim de bulunduğum diğer grup
ise, bunu yalnızca tuhaf buluyordu ve kendi aramızda ona "çiçek gücü" ya da
"çiçek kız" diyorduk.

Birimiz diğerine hafif çarpık bir gülümsemeyle "Çiçek gücü Wal-Mart
projesinin başlangıç tasarımını tamamlamış mı?" diye sorardı. 
Yanıt, "Elbette. Harika bir iş çıkarmış, proje çiçek açtı" diye gelirdi. 

Yüzümüzde ortak bir eğlencenin bilgiç gülüşmeleri olurdu. O sırada bu alaycılığımızı masum buluyorduk.

Bildiğim kadarıyla, hiç kimse genç kadının neden her gün işe başında bir
çiçekle geldiğini sorgulamamıştı. Aslına bakarsanız, bir gün çiçeksiz
gelse herhalde neden çiçeğini takmadığını sorgulardık.

Bir gün öyle oldu. 
Büroma bir proje getirmişti ve çiçeğinin başında olmadığını
farkedip sordum: 
"Bugün saçına çiçek takmamışsın. Gözümüz buna o
kadar alışmış ki, şimdi sende bir eksik var gibi geliyor." 

Yavaşça, biraz da
hüzünlü bir biçimde "Haklısın" dedi. 

Bu onun neşeli ve canlı kişiliğine
uymuyordu. 

Bir anda odayı kaplayan sessizlik rahatsız edici ve kışkırtıcıydı.

"Sen iyi misin?" 

"İyiyim" yanıtı beklememe karşın, girdiğim alanda
unutulmuş bir çiçekten daha fazlası olduğunu seziyordım.

Anılarla ve hüzünle yüklü bir ifadeyle, yumuşak bir sesle, 
"Şey, bugün annemin ölüm yıldönümü" dedi. 
Onu çok özlüyorum. Bu yüzden biraz hüzünlüyüm."

Ona acıyordum, ama duygusal sulara girmek de istemiyordum. 
"Anlıyorum" dedim. 
"Eminim bu konuyu konuşmak senin için çok zordur" diye sürdürdüm. 
Mesleki yönüm, beni olumlayıp konuyu kapatmasını diliyordu,
fakat kalbim konuşulacak daha çok şey olduğunu biliyordu.

"Yo, pek değil, gerçekten. 
Bugün aşırı hassas olduğumun farkındayım.
Sanırım bu bir matem günü" dedi ve 
bana öyküsünü anlatmaya koyuldu.

"Annem kansere yenik düşmek üzere olduğunu biliyordu. Öldüğünde ben
15 yaşındaydım. Birbirimize çok yakındık. O kadar sevgi dolu ve
vericiydi ki. Ölmek üzere olduğunu bildiği için 16 yaşından 25 yaşına
kadar her yıl doğumgünümde izlemem için bana doğum günü mesajları
kaydetmiş. Bugün benim 25inci yaş günüm ve sabah annemin bugün için
özel olarak kaydettiği video kasedi izledim. Sanırım hala izlediklerimin
etkisi altındayım. Onun hayatta olmasını isterdim."

Ona büyük bir yakınlık duyuyordum. 
"Seni çok iyi anlıyorum" dedim.

"Nezaketine teşekkür ederim" diye cevap verdi. 

"Ha, çiçeğimi neden takmadığımı sormuştun. Ben küçük bir kızken annem saçıma çiçek
takardı. Hastanede yattığı günlerden birinde ona bahçemizden bir gül
götürdüm. Çiçeği koklaması için burnuna doğru tutuyordum. O
sırada çiçeği elimden aldı, hiçbir şey söylemeden beni kendine doğru
çekti, saçlarımı okşadı ve küçük bir kızken yaptığı gibi çiçeği saçıma
taktı. Annem aynı gün öldü." Bunları söylerken gözleri yaşarmıştı.

"O zamandan beri saçıma her gün bir çiçek takıyorum. Çiçek, bana onun
ruhen de olsa yanımda olduğunu hissettiriyordu." 

Derin bir soluk aldı. "Bugün 25inci yaşgünüm için hazırladığı kaseti izledim. Ben
büyürken yanımda olamadığı için özür diliyor, iyi bir anne olduğunu
umduğunu söylüyordu. Bir de benden artık kendi kendime
yettiğimi gösteren bir işaret istiyordu. Annemin tarzı buydu."

Yüzünde anıların canlandırdığı bir gülümsemeyle bana baktı.
"Çok akıllıydı." 

Başımla olumladım: "Evet, çok akıllıca."

"Ben de bu işaretin ne olabileceğini düşündüm. Ve çiçeğin artık
gitmesi zorunluymuş gibi geldi. Ama onu ve benim için temsil
ettiği şeyleri çok özleyeceğim."

Ela gözlerini başka yöne çevirdi ve sözlerini sürdürdü. "Böyle
bir annem olduğu için çok şanslıyım." Sesi uzaklaşmış gibiyken
yeniden göz göze geldik ve yüzünde hüzünlü bir gülümseme gördüm.

"Ama bunları anımsamak için çiçeğe gereksinimim yok. Bunu
biliyorum. Çiçek, yalnızca değerli anılarımın bir işaretiydi. Çiçek
olmasa da anılarım yerlerinde duruyorlar. Yine de çiçeğimi
özleyeceğim... Neyse, proje burada. Umarım onu beğenirsin."

Bana özenle hazırlanmış dosyayı uzattı. Kağıdın altında adıyla
birlikte eliyle çizdiği bir çiçek resmi vardı. Bu, onun imzasıydı.

Gençliğimde "Birini yargılamadan önce kendini onun yerine koy"
sözünü çok duymuştum. Saçına çiçek takan bu genç kadına karşı
ne denli duyarsız olduğumu düşündüm. Bunu, hiçbir şey bilmeden,
genç kadının kaderinden ve uğradığı şanssızlıktan haberim olmadan
yapmıştım. Şirketimin içini dışını çok iyi bilmekle övünürdüm ve
her bir rolün ve işlevin bir diğerini nasıl etkilediğini bildiğimi sanırdım.
İnsanın kişisel yaşamının mesleki yaşamıyla ilgisi olmadığına ve işe
gelirken kişisel yaşamın kapıda bırakılması gerektiğine inanmam
ne kadar acı. O gün, o genç kadının saçına taktığı çiçeğin,
dışarıya verdiği sevginin bir simgesi olduğunu, kendisi genç bir
kızken yitirdiği genç annesine bağlı kalmak için keşfettiği bir yol
olduğunu öğrendim.

Kadının tamamladığı projeye göz gezdirdim ve bu projenin, var olma
duygusunu bu denli derin yaşama yetisine sahip biri tarafından
hazırlandığı için gurur duydum. Onun yaptığı işlerin her zaman
mükemmel olması şaşırtıcı değildi. O her günü kalbinde yaşıyordu
ve benim de kalbime yeniden yolculuk yapmamı sağladı.

Bettie B. Youngs

Not: Sayın Merih Demirel'e teşekkür ederiz.

 

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
93. Sayı önceki yazı 93. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye