| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


Aşağıdaki metnin iki farklı şekli değişik zamanlarda elimize ulaştı. Sizlerle ikisini de paylaşmak istiyoruz. netyorum.com

KIZILDERİLİ BİLGE
 

"Washington'daki büyük başkan topraklarımızı satın
almak istediğini bildiren bir haber yollamış.
Dostluktan söz etmiş büyük başkan... Ama, biz sizin
bizim dostluğumuza ihtiyacınız olmadığını biliriz.
Biz onun istediğini düşüneceğiz, zira, eğer satmaya
razı olmazsak, belki o zaman da beyaz adam tüfeğiyle
gelecek ve bizim topraklarımızı zorla alacaktır.
Gökyüzünü nasıl satın alabilirsiniz? Ya da
satabilirsiniz? Ya toprağın sıcaklığını? Havanın taze
kokusuna, suyun pırıltısına sahip olmayan biri onu nasıl satabilir?
Kutsaldır bu topraklar benim ve milletim için. Yağmur
sonrası ışıldayan her çam yaprağı, denizi kucaklayan
kumsallar, karanlık ormanların koynundaki sis,
vızıldayan her böcek, bu dünyanın her bir parçası
milletim için kutsaldır. Ve bilin ki: Kızılderili
adamın anıları ağaçların özsuyunda saklıdır.
Beyazların ölüleri, yıldızların altından geçmek için
uzaklara giderken doğdukları toprakları unuturlar.
Fakat bizim ölülerimiz bu büyülü dünyayı hiçbir zaman unutmazlar.
Çünkü toprak bizim anamızdır. Biz bu toprakların bir
parçasıyız. Onlar da bizden birer parçadırlar. O güzel
kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimiz, geyik, at ve
büyük kartal da erkek kardeşlerimiz... Yüksek
kayalıklar, yeşil çayırlar, ılık sıcak vücutlarıyla
taylar ve insanlar, hepsi bizim ailelerimizdir.
"Washington 'daki büyük başkan bizden topraklarımızı
istediği zaman bunları da istiyor. O bizden çok şey
istiyor. Büyük başkan bize yer vereceğini ve bizim
orada rahatça yaşayabileceğimizi haber veriyor. O
bizim babamız, biz de onun çocukları olacakmışız !
Büyük ruh milletimizi sever; fakat kızılderili
çocuklarını terk etti. Şimdi size makinalar yolluyor.
Sizin için büyük köyler yapacak. Ve, beklenmedik
yağmurlar sonrası ırmaklar nasıl yataklarından
taşarlarsa, siz de, çok geçmeden bu toprakları
dolduracak her tarafa taşacaksınız. Bizler yetim kaldık...
Bilesiniz ki... Derelerin ve ırmakların içinde
gerçekten parıldayan sular, yalnızca su değildir.
Atalarımızın kanlarıdır onlar. Size bu toprakları
sattığımız zaman, bilesiniz ki onlar kutsaldır. Sizin
çocuklarınızda öğrenmelidir onların kutsal
olduklarını. Ve... göllerin berrak sularında oynaşan
her yansının, benim milletime ait masalları,
hikayeleri anlatmakta olduklarını... Benim atalarımın
sesleridir sularda şakırdayan sesler, bunları
hatırınızda tutun ve çocuklarınıza öğretin.
Esirgemeyin iyiliğinizi ırmaklardan ve diğer kardeşlerimizden.
Babalarının mezarını geride bırakır beyaz adam, onu
elde ettikten sonra ilerilere gider. Toprak onun
kardeşi değil düşmanıdır. Babalarının mezarlarını ve
çocuklarının doğum hakkını çabucak unutur. Annesi olan
toprak ve kardeşi olan gökyüzü, satılacak, talan
edilecek şeylerdir onun için ya da koyunlar,
parıldayan inciler gibi satın alınacak... O toprağı
çocuklardan çalar ve gene ilgilenmez. Açlığın dünyayı
sarsacak beyaz adam ve ardında çölden başka bir şey
kalmayacak! Beyazların şehirlerinde sessizlik yoktur.
Oralarda ilkbahar yapraklarının sesini, uçuşan
böceklerin vızıltılarını işitemezsiniz. Gürültü,
patırtı kulaklarımızda uğuldar. Kuşların ötüşünü, su
başında kurbağaların bağırışını işitemezsem bu dünyada
ne kalır ki?
Kızılderili adam vahşidir, sizin şehirlerinizi
anlamaz. O, bir gölün üstünden geçen rüzgarın mülayım
gürültüsünü sever. Öğleyin yağan yağmurun temizliği,
taze çam yapraklarının ağırlaştırdığı rüzgar
kokusundan hoşlanır. Kızıl adam için hava
kıymetlidir; çünkü, hayvan, ağaç ve insan hepsi aynı
solunumdan pay alır. Beyaz adam soluduğu havanın
farkında değil sanki, birkaç gün önce ölen bir insanın
kötü kokularını duymayışı gibi... Eğer topraklarımızı
size satarsak, onu mübarek bir şey olarak
değerlendirmeli, çayır çiçeklerinin üzerinden geçen
rüzgarın, onun kokusuyla nasıl tatlı koktuğunu duymalısınız.
Topraklarımızı satma konusunda daha düşüneceğiz. Eğer
buna karar verirsek bir şartımız olacak: Beyaz adam
topraklarımızdaki hayvanlara kardeşleri gibi muamele etmelidir.
Ben bir vahşiyim ve başka türlüsünü anlayamam. Demir at
( lokomotif), öldürüp çürümeye bıraktığınız binlerce
bufalodan nasıl daha kıymetli olabilir? Hayvanlar
insanları bırakırsa, insanlar ruhlarının
yalnızlığından ölmez mi? Hayvanların başına gelen
insanların da başına gelecektir. Toprağın başına
gelen, oğullarının da başına gelecektir. Toprak bizim
anamızdır. İnsanlar toprağa tükürürlerse kendi
yüzlerine tükürmüş olurlar. Toprak, insana değil,
insan toprağa aittir. İnsan, hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece...
Beyaz adam neyi satın almak istiyor? Gökyüzü ve
toprakların sıcaklığını mı? Koşan antilopların
çabukluğunu mu? Biz size bunları nasıl satabiliriz? Ve
siz nasıl satın alabilirsiniz? Bir kağıt parçasını
imzalayıp verdiğimiz için her şeyi yapabileceğini mi
zanneder beyaz adam? Havanın taze kokusuna, suyun
parıltısına sahip değilsek bunu nasıl satabiliriz
size? Son bufalo da öldüğünde onları yeniden geriye
satın alabilir misiniz?
Beyaz adam geçici bir iktidardadır ve o kendini bütün
dünyanın kendisine ait olduğu, tanrı sanmaktadır. Bir
insan annesine sahip olabilir mi? Günlerimizin kalan
kısmını nerede geçireceğimiz önemli değil.
Çocuklarımız babalarını gururları kırılmış ve yenilmiş
gördüler. Savaşçılarımız utandırıldılar. Yenilgiden
sonra günlerini miskince geçirdiler, vücutlarını tatlı
yemekler ve kuvvetli içkilerle zehirlediler. Birkaç
kış ömrümüzün kaldığı bu topraklarda, yakında
matemimizi tutacak bir tek kişi bile kalmayacak; ama ,
niye ağlayayım? İnsanlar, denizdeki dalgalar gibi
gelip geçerler. Biz gidiyoruz; ama, beyaz adamın da
birgün keşfedeceği şeyi şimdiden biliyoruz. Bizim
Tanrımız da aynı Tanrıdır. Sizler belki bizim
topraklarımıza sahip olduğunuzu düşündüğünüz gibi, ona
da sahip olacağınızı düşünüyorsunuz; fakat buna
muktedir olamayacaksınız. O insanların Tanrısıdır,
kızılderililerin de, beyazların da...
Bu topraklar onun için kıymetlidir. Onları yaralamak,
onların yaratıcısını hor görmek demektir. Beyazlar da
bir gün bu topraklardan, bu dünyadan gidecektir. Belki
de bütün ırklardan daha çabuk... Yataklarınızı
zehirlemeye devam edin! Ve bir gece kendi
çöplerinizin içinde boğulacaksınız!... Bütün bufalolar
öldürüldükten, yaban atları ehlileştirildikten,
ormanların en gizli köşeleri binlerce insanın ağır
kokusu ile dolduktan, sevimli tepelerin görüntüsü
konuşan tellerle kirletildikten sonra...
Bir bakacaksınız ki... Gökteki kartallar yok olmuş...
Hızlı koşan taya ve ava elveda demişsiniz. Bu ne
demektir biliyor musunuz? Bu, yaşamın sonu ve sırf
daha fazla hayatta kalmanın başlangıcıdır! Biz,
herşeyden önce, her insanın istediği gibi yaşama
hakkını tanır ve sayarız. Eğer teklifinizi kabul
edersek, bu, sadece yeni toprakları güvenlik altına
almak için olacaktır. Belki orada kısa günlerimizi
kendi alıştığımız şekilde geçirebileceğiz.
Son kızılderili bu dünyadan gittiği ve onun hatırası
yalnız bir bulutun sonsuz çayırların üzerindeki
gölgesi olarak kaldığı zaman, babalarımızın ruhu, bu
kıyılarda ve ormanlarda yaşamaya devam edecektir.
Çünkü, onlar, bu toprakları seviyorlardı, yeni doğan
bir çocuğun annesinin kalbinin atışını sevdiği gibi...
Size bu toprakları sattığımız zaman,siz de onları
bizim sevdiğimiz gibi seviniz. Onlarla bizim
ilgilendiğimiz gibi ilgileniniz. Onları bugün
bulduğumuz gibi hatırlayınız. Ve bütün kuvvetinizle,
ruhunuzla ve kalbinizle, onları, çocuklarınız için
koruyunuz. Ve Tanrının hepimizi sevdiği gibi siz de onları seviniz..."


 ([habermania]'dan Sayın Reha Ersavcı'ya teşekkür ederiz)
 

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
67. Sayı önceki yazı 67. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye