ÜSTAT KİMDİR?
Bir zamanlar bir üstat varmış. İnsanlar konuşmasını dinlemek için
toplanırmış. Söyledikleri harikulade imiş. Sevgi sözcükleri ona
kulak veren herkesin, ta yüreğine işlermiş.
Kalabalığın arasından bir adam, üstadın ağzından çıkan her sözcüğü
dinlemiş. Gönlü yüce olduğu kadar, alçakgönüllüymüş de. Üstadın
sözleri bu adamı öylesine derinden etkilemiş ki, onu evine davet
etmek istemiş.
Üstat konuşmasını bitirdiğinde adam, kalabalığın içinden geçerek
karşısına çıkan üstadın gözlerinin içine bakarak;
"Meşgul olduğunu,
herkesin senin ilgini istediğini biliyorum"
demiş,
"Biliyorum, sözlerimi dinleyecek pek zamanın yok.
Ama yüreğim öylesine açık,
sana duyduğum sevgi öyle büyük ki,
seni evime çağırmak,
senin için en güzel yemekleri hazırlamak istiyorum.
Çağrımı kabul etmeni beklemiyorum ama,
içimdekileri sana bildirmeden edemedim. "
Adamın gözlerinin ta içine bakmış üstat. Yüzü gülüşlerin en
güzeliyle aydınlanmış ve
"Hazırlığını yap"
demiş,
"Evine geleceğim."
Bu sözcüklerin adamın yüreğinde yarattığı sevinç çok büyükmüş.
Üstada hizmet etmek, sevgisini dile getirmek için zamanın geçmesini
sabırsızlıkla beklemiş.Yaşamın en önemli günüymüş bu; Üstat evinde,
onunla birlikte olacakmış ya.
Yiyeceklerin, şaraplarin en iyisini almış. Üstada armağan edeceği
giysilerin en güzelini seçmiş. Sonra da, hazırlıklarını tamamlayıp,
üstadı ağırlamak için evine koşmuş. Bütün evi temizlemiş, yemeklerin
en lezizlerini pişirmiş, güzel mi güzel bir sofra kurmuş. Üstat çok
geçmeden orada olacağı için yüreği sevinç doluymuş.
Kapısı çalındığında kaygı içinde beklemekteymiş adam. Yerinden
fırlayıp kapıyı açmış. Açmış ama, üstat yerine yaşlı bir kadın
durmaktaymış karşısında.
Kadın gözlerinin içine bakarak;
"Açlıktan ölüyorum" demiş,
"Bana bir parça ekmek verebilir misin?"
Gelen üstat olmadığı için hafifçe düş kırıklığına uğramış adam.
Kadına bakıp, "Buyur, gir içeri" demiş. Kadını, üstat için
hazırladığı yere oturtup, üstat için pişirdiği yemekleri sunmuş.
Adamın cömertliği yaşlı kadına dokunmuş.Teşekkür etmiş, çıkıp
gitmiş.
Adam sofrayı üstat için dara dar yeniden düzenlemiş ki, yine
kapısına vurulmuş. Bu kez de, çölü geçen başka bir yabancı imiş
karşısındaki.
Yabancı, adamın yüzüne bakıp;
"Çok susadım" demiş,
"Bana içecek bir şeyler verebilir misin?"
Gelen üstat olmadığı için adam bu işe yine bozulmuş biraz. Yabancıyı
evine buyur edip, üstat için hazırladığı yere oturtmuş. Üstada ikram
etmeye niyetlendiği şarabı sunmuş. Yabancı gittiğinde ortalığı üstat
için bir kez daha düzenlemiş.
Kapı yeniden çalınmış. Açtığında küçük bir çocuk görmüş adam.
Çocuk yüzüne bakıp;
"Üşüyorum" demiş,
"Sarınabileceğim bir battaniye verebilir misin bana?"
Gelen üstat olmadığı için adam biraz bozulmuş. Ama çocuğun gözlerine
bakmış ve sevmiş onu. Üstat için aldığı giysileri çabucak
toparladığı gibi çocuğu bunlarla sarıp sarmalamış. Çocuk teşekkür
edip, yoluna devam etmiş.
Adam, üstat için her şeyi bir kez daha hazır etmiş, geç saatlere dek
beklemeye koyulmuş. Üstadın gelmeyeceğini anladığında, yüreğinde düş
kırıklığı duymuş ama üstadı hemen bağışlayıvermiş.
Kendi kendine,
"Üstadın benim yoksul haneme gelmesini beklememem gerektiğini
biliyordum" demiş.
"Gerçi geleceğini söylemişti ama başka bir yerde çok daha önemli bir
şey onu alıkoymuş olmalı. Üstat gelmedi ama en azından geleceğini
söyledi. Yüreğimin mutlulukla dolması için bu da yeter."
Yavaş yavaş yemekleri ve şarabı kaldırmış, yatmaya gitmiş.
O gece düşünde, üstadın evine geldiğini görmüş. Onu gördüğü için
mutlu olmuş adam. Gördüğünün düş oldugunu bilmiyormuş.
"Geldin üstadım! Sözünü tuttun."
"Evet" diye karşılık vermiş üstat.
"Ama ben buraya daha önce de geldim.
Açtım, doyurdun.
Susuzdum, şarap verdin bana.
Üşüyordum, bedenimi giysilerle örttün.
Başkaları için ne yaparsan benim için yaparsın."
Adam uyanmış. Mutluluk doluymuş yüreği. Çünkü üstadın kendisine ders
verdiğini anlamış. Üstat onu öyle çok seviyormuş ki, derslerin en
büyüğünü vermek için üç insan göndermiş.
Üstat herkesin içinde yaşar.
Açlık çeken birisine yiyecek,
susayana su verdiğinde,
üşüyeni sarıp sarmaladığında,
sevgini sunduğun üstattır.
(Sayın
Pınar Arkain'e teşekkkür ederiz) |